Ömer Çelik: EYT’nin seçimden sonra kalması söz konusu değil.
Milyonların beklediği EYT yönetmeliği çıktı.
İktidarın geniş bir kesimin üzülmesine neden olan bu adımından sonra yasalaşma süreci devam ediyor.
Emeklilik hayallerini yaşı nedeniyle yıllardır erteleyen yüzbinlerce vatandaş, düzenlemenin yasalaşmasını heyecanla bekliyor.
Bu kapsamda kamuoyunda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki sürecin seçim sonrasına ertelenebileceği yönünde söylentiler dolaşırken, partisinin MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, görüşmeye son verdi. söylentiler.
Çelik, söz konusu düzenlemenin seçim sonrasına bırakılması gibi bir durum olmadığını belirtti.
“EYT seçim sonrasına kalmayacak”
Çelik, “EYT meselesinde önemli olan siyasi iradenin ortaya çıkmasıydı, karar verildi. TBMM’nin çalışma takvimine göre sonuç çıkacak. Gecikme olmayacak. Sonraya ertelenmesi söz konusu değil. Sayın Bakanımız gerekli açıklamayı yaptı. Herkes mutlu olsun. Şubat Mart sonu. Ekim ayında sonuca ulaşılacak. Vakit kaybetmeden kendi takviminde yasalaşacak.”dedim.
Çelik’in açıklamalarından satırbaşları:
Bu, İsveç’te teröristlerin her istediğini yapabileceği, devlet liderlerini ölümle tehdit edebileceği ve kendisini İsveç’te terörizmin merkezi olarak konumlandırabileceği anlamına geliyor.
Yargınızın tedbir alabilenlerin karşısında ‘bunun cezası yok’ demesi farklı bir tablo ortaya koyuyor. Siyasi otorite ile yargının ortasında İsveç’in ulusal çıkarlarına tamamen zıt ve aykırı bir durum var.
Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Mümkün bile değil. Ya da başka bir ülkede İsveç’i yöneten insanların maketini yaparak asıldığınızı hayal edin. İki büyük siyasetçisine suikast düzenleyen biri olarak buna tepkisi ne olur? Bu bağlamda, ikili standart açıktır.
“Türkiye Cumhuriyeti bunu kabul etmez”
Düşünün İsveç NATO üyesi olsa, Türkiye ile teröre karşı yeni kararları nasıl alacağız, NATO bundan sonra nasıl hareket edecek diye masada tartışılıyordu. O sırada NATO üyesi bir ülkede sizin devlet başkanınıza suikast modeli yapılıyor. Türkiye Cumhuriyeti bunu kabul etmez.
Yaklaşımımız NATO’nun genişlemesinden yanadır. Ancak terörle mücadelede işbirliğini artırma ve bu konuda ilkeli bir yaklaşım sergileme ilkesiyle.
NATO’daki bazı ülkeler terörü destekliyor. Fransa böyle, ABD’nin YPG/PKK’ya verdiği destek ortada. O zaman bu NATO’nun içini boşaltmak demektir.
Nitekim bu bağlamda Meclis Başkanımız doğru bir karar alarak İsveç Meclis Başkanı’nın Türkiye ziyaretini iptal etmiş ve İsveç Meclis Başkanı da kabul etmiştir. İsveç’teki eylemi son derece çirkin olarak nitelendirdi.
“Muhalefetin siyaset üretmek yerine depolitizasyona girdiğini görüyoruz”
Rami Kışlası’nın kütüphaneye dönüştürülmesinin son töreninde olduğu gibi, Türkiye’nin hizmet politikası her alanda güçlü bir siyasi iradeyle devam ediyor. Cumhurbaşkanımız her hafta bir ilde yeni açılışlar gerçekleştiriyor.
Burada siyasetin bir bütün olarak kalitesi ve hangi gündemlerle ilgilendiği sorunu demokrasimizin geleceği açısından değerlidir.
Geçen yılın son aylarından bugüne kadar olan tartışmaları başlattığımızda, muhalefetin siyaset üretmek yerine depolitizasyon, siyaset karşıtlığı ve siyaseti her alanda parçalama sürecinde olduğunu görüyoruz.
Anayasa taslağını açıklamışlardı. Hem cumhurbaşkanı hem de başbakan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının hiçbir şeye karışmayacağını ve görev süresini tamamladıktan sonra hiçbir siyasi partiye üye olamayacağını belirten apolitik yaklaşım.
“Demokrasimizi felç ediyor”
Aslında Cumhurbaşkanı başlangıçta halk tarafından seçilmiyor. Bundan geri adım atılmayacağını, millete verilen hakkın geri alınamayacağını bildikleri için Cumhurbaşkanını halk seçsin diyorlar.
Cumhurbaşkanı-Başbakan arasındaki gerilim devletin çekirdeğini ikiye bölüyor ve daha sancılı vesayet türleri siyasi hayatımızı çepeçevre sarıyor, demokrasimizi felce uğratıyor.
Bu şekilde ortaya konulan model, sivil siyaseti felç eden, demokratik kazanımları yok eden bir yaklaşımdır. Erken geçiş dönemlerinde bu modeli nasıl uygulayacaklarına dair bir yaklaşım sundular.
“Bu haliyle 6’lı eşbaşkanlık sistemi”
Bir başkan olacak, siyasi partilerin genel başkanları başkan yardımcıları olacak. Başkan, onayları olmadan herhangi bir karar veya atama alamayacaktır. Bu formdaki model demokratik model değil, Politbüro modelidir.
Başkan adaylarını etkisiz, kendilerinin kuracağı denetim nesneleri olarak görüyorlar. Bu haliyle altılı bir eşbaşkanlık sistemidir. Ya da masanın zımni ortağı varsa sekizli dokuzlu eşbaşkanlık sistemi olacak.
Devlet hayatındaki ortak karar alma sistemleri ortadadır. Güvenlik alanında, ekonomik alanda parlamentonun merkezde olduğu alanlar var. Bu yaklaşım, anayasal sistemin dışında siyasi paralel bir yapı oluşturmak, bu paralel yapı ile anayasal sistemi sistemin üzerine çıkarak kontrol etmek, sınırları aşmak ve taraf tutmak anlamına gelmektedir.
Geçmişte Milli Güvenlik Kurulu’nu parlamento üzerinde bir vesayet mekanizması haline getirenler, vesayet zamanlarında seçilmiş hükümetin üzerinde bir yapı olarak konumlandıranlar oldu.
“Bu bir siyasi politbüro modelidir”
Sadece kendilerinin okuyup yorumladıkları milli güvenlik politikası belgelerine göre buna böyle denir diyerek anayasa üzerinden bir siyasallaştırma üretiyorlardı.
Demokratik sistem altında devleti vatandaşın kendi oyu ile seçimler yoluyla seçen hükümet yapısı. Devlet-hükümetin mutlak olarak ayrılmasından sonra seçilen hükümeti vatandaş yönetemezse, egemenliğin millete ait olduğu ilkesi kayıtsız şartsız ortadan kalkar.
Darbelerden sonra çeşitli zamanlarda ülke, devlet hayatının her alanında millet üzerinde bir vesayet alanı olarak kümelenmelerin ortaya çıkmasının acı bedellerini gördü. Devlet içindeki çekişmelerin milletin canına, ülkenin geleceğine nelere mal olduğunu gördü.
Bu bir siyasi politbüro modelidir. Buradan demokratik hiçbir şey çıkmaz. Muhalefetin tezi nedir? Güçlendirilmiş parlamenter sistem. Parlamenter sistem de buradan çıkmıyor. Siyasi sistem, o yapının iç istikrarı içinde, ülkeyi yönetmek ve ülkenin sorunlarını çözmek yerine, o yapının istikrarını yönetmek üzere kodlanmıştır.